Nesiller arasında özellikler, değerler, motivasyonlar, stiller, tercihler, kaygılar ve bakış açıları gibi birçok farklar bulunuyor.  1996 sonrası doğumlular olarak bilinen Z kuşağıakıllı telefonlardan önce var olan dünyayı hiç hatırlamayan dijital yerliler olarak biliniyor. Çevresi tarafından kabul görme ve bir topluluğa üye olma ihtiyacı, Z Kuşağının temel özellikleri arasında sayılıyor ve her 5 kişiden 2’si başkalarının görüşlerinden kolayca etkilendiğini söylüyor. İnternete kolayca erişebilen, ağ bağlantılı yaşayan, parmaklarının ucundaki bilgi bolluğuyla ileri teknoloji dünyasında doğan ilk nesil olarak kabul edilen Z Kuşağı sürekli olarak çevrimiçi olduklarını ve cep telefonu olmadan kendilerini güvende hissetmediklerini söylüyorlar.

Z Kuşağı için akıllı telefonları kesinlikle hayatlarının merkezinde. Masaüstü ve dizüstü bilgisayarlardan çok cep telefonlarıyla vakit geçiren bu nesil sanılanın aksine dünyada olup bitenlerle temas halinde yaşıyor. Gelecek kuşakları etkileyecek küresel ve yaygın meselelere net bir şekilde odaklanıyorlar. Çok zeki bir nesil ve etraflarında neler olup bittiğini sürekli takip ediyorlar. Dünyadaki sorunlara gözlerinin açık olduğunu ve fark yaratmaya istekli olduklarını açıkça dile getiriyorlar.

Çevre ve iklim değişikliği veya ırk ve cinsiyet ayrımı gibi konularda tüm kuşaklardan daha fazla seslerini çıkarmaya çalışan bir nesille karşı karşıyayız. Bunu görebilmek için iklim değişikliği konusunda harekete geçen ve dünyanın dört bir yanında hükümetlerle işbirliği yapan İsveçli Aktivist Greta Thunberg’e bakmamız yeterli. Bu noktada Z Kuşağı’nın sosyal, çevresel ve politik meseleler söz konusu olduğunda dikkate alınması gereken bir güç olduğunu söyleyebiliriz.

Siyasi kararları sosyal medyada şekilleniyor

Sosyal medya Z kuşağı için oldukça önemli. Tüm yaşam alışkanlıklarını bu platformlardan giderdiği gibi siyaset ile ilgili kararları da bu ortamlarda şekilleniyor. Konuyla ilgili genel anlamda tüm dijital içerikler bu kuşağın oy verme pratiklerinde etkili oluyor. Sosyal medyada bir siyasinin 1 saatlik tüm konuşmasından sadece 30 saniye çekilerek yayınlanmış bir YouTube videosu bu yaş grubunun o aday hakkındaki tüm fikrini tamamen değiştirebiliyor.

2014 yılından beri dijital medya ortamlarından sivil katılım sağlayan bu kuşak kendilerini ilerici ve demokrat olarak tanımlıyorlar. Geçtiğimiz ABD Başkanlık seçimlerinde her on kişiden biri Z kuşağındandı. Nitekim 2020 Ocak ayında yapılan bir ankette 18-23 yaş arası kayıtlı seçmenlerin yaklaşık dörtte biri (% 22) Donald Trump’ın başkan olarak görevini onaylarken, yaklaşık dörtte üçünün (% 77) onaylamadığını ortaya koydu.

Ancak burada unutulmaması gereken bir KOVID-19 faktörü mevcut. Pandemi birçok ülkenin sosyal, politik ve ekonomik görünümünü yeniden şekillendirdi ve bu kuşak bugünlerde gelecek ile ilgili ciddi kaygılar taşıyor.  Z Kuşağının özellikle koronavirüs krizinin ilk haftalarında ve aylarında sert bir şekilde etkilendiğine dair işaretler var. Bu süreçte kendileri ya da hanelerinden biri salgın nedeniyle işini kaybetmiş veya maaşında kesinti yaşamış olabilir. Diğer taraftan mecburi olarak uygulanan uzaktan eğitim yine bu kuşakta mesleki yetersizlikler yaşayabilme düşüncesini tetiklemiş olabilir. Böylesi bir durumda önümüzdeki yıllarda yapılacak olan seçimlerde bu konulara somut çözümler getirebilecek olan partilerin bir adım öne çıkacağını söylemek hiçte yanlış olmaz.

Değişim şart mı?

İletişim şekillerimiz gelişen teknoloji sayesinde her geçen gün değişiyor. Z kuşağı öncesi bu değişime adapte olmaya çalışırken onlar bu yenilikleri gündelik yaşam biçimlerine kolaylıkla entegre edebiliyor. Özellikle 2016 sonrası tüm dünya genelinde siyasetten diplomasiye kadar birçok konunun dijital medya üzerinden yürütüldüğüne şahit olduk. Kovid-19 süreci bu eğilimi daha da hızlandırdı ve 65+ üstü kesim dahil olmak üzere bu süreçte dijital kullanımını arttırdı. Dolayısıyla geleneksel mecralardan ziyade bu platformları kullanarak iletilen mesajlar yerine daha kolay ve hızlı ulaşabiliyor. Ancak bu durumda siyasetin dili değil yeri değişmiş oluyor ve tıpkı tüm diğer alanlar gibi siyasetin de bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Geçmişten günümüze hükümetlerin halkı bilgilendirmek veya halkın aynı amaçlar etrafında toplanması sağlamak amacıyla kullandığı kitle iletişim araçları birçok kez şekil değiştirdi. Dolayısıyla bu değişim ne ilk ne de son, burada yapılması gereken sadece çağa ayak uydurmak.